Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 110 sıra sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde şahsım adına görüşlerimi belirtmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği üzere, Anayasa’nın “Seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakları” başlıklı 67’nci maddesinde, vatandaşların seçme, seçilme ve halk oylamasına katılma haklan düzenlenirken seçimler ve halk oylamasının serbest, eşit, gizli, tek dereceli, genel oy, açık sayım ve döküm esaslarına göre, yargı yönetim ve denetimi altında yapılacağı, on sekiz yaşını dolduran her Türk vatandaşının seçme ve halk oylamasına katılma haklarına sahip olduğu ve bu hakların kullanılmasının kanunla düzenleneceği öngörülmüştür.

Anayasa Mahkemesine göre seçme ve seçilme hakkı demokratik devlet yönetiminin “olmazsa olmaz” koşullarındandır. Serbest seçilme hakkı, özgür ve demokratik yönetimin ön koşulu, hukuksal simgesidir. Bu nedenle, seçim özgürlüğünün, Anayasa’nın ve ona uygun olarak çıkarılacak yasanın belirleyeceği zorunlu durumlar dışında kısıtlanmaması gerekir.

Yurt dışındaki vatandaşlarımızın oy verme hakkı, ülkemizde ilk defa, seçimlerin temel hükümlerini düzenleyen 298 sayılı Kanun’un 94’üncü maddesinde 23/5/1987 tarih ve 3377 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikle 1987’den itibaren tanınmış, ancak bu hakkın da sadece gümrük kapılarında kullanılması esası benimsenmiştir. Daha sonra, Anayasa’nın 67’nci maddesinin ikinci fıkrasında 23/7/1995 tarih ve 4121 sayılı Yasa’yla yapılan değişiklikle, yurt dışında bulunan Türk vatandaşlarının oy hakkını kullanabilmeleri amacıyla uygulanabilir tedbirlerin yasayla alınması kabul edilmiştir. Böylece, bu değişiklikten önce 3377 sayılı Yasa’yla yurt dışındaki vatandaşlara tanınan oy verme hakkı, bu kez anayasal dayanağa kavuşmuştur.

Anayasa Mahkemesine göre “Seçimlerin serbest, eşit, gizli, tek dereceli, genel oy, açık sayım ve döküm esaslarına uygun olarak yapılması” ilkesi, yurt içindeki ve yurt dışındaki vatandaş ayrımı gözetilmeksizin tüm yurttaşları kapsayan anayasal bir haktır. Bu hakkı yurt içinde olanların kullanmaları nasıl tartışmasız bir olgu ise yurt dışında olanların kullanmalarını sağlamak da demokrasinin yadsınması olanaksız bir gereğidir. Demokrasinin koşularından birisi olan katılım, seçmen niteliğini taşıyan her yurttaşın oyunu kullanmasına olanak vermek ve bunu sağlamakla anlam kazanır. Oy kullanmayı güçleştirme, sınırlama, kimi koşullara bağlama, az ya da tümüyle olanaksız kılarak yoksun bırakma hukuksallıkla asla bağdaşmaz. Devletin, yurt içindekilerin olduğu kadar yurt dışındakilerin de oy verme haklarını kullanmaları için gereken çalışmaları yapması kaçınılmaz bir görevdir. Devlet, vatandaşlarının herhangi bir nedenle bulunduğu yabancı ülkelerde oy kullanmalarını sağlayacak önlemleri alacaktır. Bunlar, Anayasa’nın nitelediği biçimde uygulanabilir olacaktır. Uygulanma olanağı yabancı ülkelerin antlaşmalar ya da anlaşmalarla kabul ettiği uluslararası kurallara, kendi ulusal kurallarına, günün koşullarına, karışıklılık ilkesine ve düzenlenecek protokol gereklerine bağlanabilir. Ayrıntıları tümüyle yasalaştırmanın güçlüğü açıktır.

Değerli milletvekilleri, görüşülen tasarıyla getirilen düzenleme, söz konusu Anayasa Mahkemesi kararında da vurgulandığı üzere, Anayasa’nın yasa koyucuya yüklediği bu görevi yerine getirmesi doğrultusundadır. Her ne kadar Anayasa ve 298 sayılı Kanun yurt dışında bulunan vatandaşlarımıza seçimlerde oy kullanma hakkını tanımış ise de bu hakkın ancak gümrük kapılarında kullanılabilecek olması, bu hakkı kullanmak isteyen vatandaşlarımız açısından fiilî bir zorluk oluşturmuştur. Zira bulunduğu ülkede oy kullanma imkânı yasal olarak bulunmadığından, vatandaşlarımız için hem iş gücü kaybı hem de ciddi mali külfet yükleyen bir uygulama ile oy kullanmak için Türkiye’ye gelme zorunluluğu bulunması, bu hakkın kullanılmasını âdeta bir eziyete dönüştürmüştür. Başka bir deyişle, seçme hakkı hukuken mevcut olmakla birlikte bu hakkın fiilen kullanılması neredeyse imkânsız hâle gelmiştir. Nitekim 1987’den 2007’ye kadar yapılan altı milletvekili genel seçiminde gümrük kapılarında kullanılan oy sayılarına bakıldığında da bu durum açıkça görülmektedir. Örneğin, 2007’de 228.019, 2002’de 115.459, 1999’da ise 65.254 vatandaşımız gümrük kapılarında oy kullanmıştır. Yurt dışında bulunan ve sayısı milyonlarla ifade edilen vatandaşlarımızın çok az sayıda bir kısmının seçimlere katılmasının temel nedeni, bu vatandaşlarımızın bulunduğu ülkede oy kullanma imkânının olmamasıdır. Başka bir ifadeyle, ancak Türkiye’ye gelebilenler oy kullanabilmektedirler.

Geçmiş dönemlerde çeşitli siyasi partilerce veya milletvekilleri tarafından benzer nitelikli yasa teklifleri yapılmış ise de bunlar maalesef yasalaşamamış ve yurt dışında bulunan vatandaşlarımızın en temel siyasi haklarından biri olan oy kullanma hakkının kullanılmasını zorlaştıran engeller bugüne değin devam etmiştir.

İşte, tasarıda öngörülen düzenlemeyle, Anayasa’nın 67’nci maddesinde belirtilen esaslara uygun biçimde yurt dışında bulunan vatandaşlarımızın oy hakkını kullanabilmeleri amacıyla, uygulanabilir tedbirler getirilmektedir. Bu tedbirler kapsamında, bugün demokratik ülkelerin çoğunda kullanılan mektup, elektronik posta gibi oy kullanma yöntemleri ile oy kullanma imkânı sağlanmaktadır.

Tasanda yurt dışı seçmenlerinin dört usulle oy kullanması kabul edilmiştir. Bunlar mektup, sandık, elektronik oylama ve gümrük kapılarında oy kullanmadır. Bu yöntemlerden hangisinin uygulanacağı ise yabancı ülkelerin iç hukukları dikkate alınarak Dışişlerinin görüşü üzerine Yüksek Seçim Kurulu tarafından belirlenecektir. Anayasa’nın 79’uncu maddesi gereğince, seçimlerin başlamasından bitimine kadar seçimin düzen içinde, yönetimi ve dürüstlüğüyle ilgili bütün işlemleri yapma ve yaptırma görevi Yüksek Seçim Kurulunundur. Bu itibarla, yapılan düzenleme Anayasa’ya uygundur.

Yine, tasarının 94/A maddesinde yurt dışı seçmenlerin milletvekili genel seçimi, Cumhurbaşkanı seçimi ve halk oylamasına katılarak oy kullanabileceği düzenlenmiştir. Bu düzenleme ile de anayasal ilkelere paralel olarak yurt dışı seçmenlerinin oy hakkının sınırları belirlenmektedir. Zira, Anayasa’nın 127’nci maddesinin birinci fıkrasında yerel yönetimlerin karar organlarının Anayasa’nın 67’nci maddesinde yer alan esaslara göre kanunda gösterilen seçmenler tarafından seçileceği şeklinde yer alan hüküm, yerel yönetim organlarının kendileri için kanunda açıkça düzenlenmiş seçim çevrelerinde kayıtlı seçmenler tarafından seçilmesini, böylece, vatandaşların kendi beldesinin yönetimine doğrudan katılarak katılımcı demokrasi anlayışını egemen kılma amacını taşımaktadır.

Anayasa’nın 127’nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “kanunda gösterilen seçmenler” ibaresi, her yerel yönetim birimi için 2972 sayılı Kanun’da belirlenmiş olan seçim çevrelerinde kayıtlı bulunan seçmenleri ifade eder. Dolayısıyla, 2972 sayılı Kanun gereği il genel meclisi seçimi için her ilçe, büyükşehir belediye başkanının seçimi için büyükşehir belediye sınırları içi, belediye başkanlığı ve belediye meclis üyeliği seçimi için her belde bir seçim çevresi olduğu gibi, mahalle muhtarlıkları ve ihtiyar heyetleri seçimi için de her muhtarlık bir seçim çevresi olduğundan, bir seçim çevresinde kayıtlı seçmen o seçim çevresinde yapılan seçimlerin her biri için ayrı ayrı oy kullanacaktır. Bu nedenle, yurt dışında bulunan seçmenlerin bu tür seçimlerde oy kullanması söz konusu değildir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; demokratik hukuk devletinin bir gereği olarak daha çok vatandaşımıza oy kullandırma amacına yönelik bu düzenlemenin yurt dışındaki vatandaşlarımıza oy kullanma açısından büyük kolaylık sağlayacağı bir gerçektir.

Yurt dışında bulunan vatandaşlarımızın anayasal nitelikteki seçme hakkını kullanmasına dair çeşitli yöntemler getiren bu düzenleme, kuşkusuz, demokratik katılımı artıracak ve demokrasimizi daha da güçlendirecektir.

Değerli milletvekilleri, biraz önce DTP Grubu adına söz alan arkadaşımızın konuşmasında ifade etmiş olduğu seçim sonuçlarıyla ilgili husus, hiç şüphesiz, Türk yargısında, Yüksek Seçim Kurulunda gerekli değerlendirmeler yapılarak sonuçlanmıştır. Bağımsız yargıya gölge düşürmek gibi, hiçbirimizin bir eylemi olmaması gerekir diye düşünüyorum. Bu itirazlar sadece bu dönemde değil, her dönemde yapılmıştır ve Yüksek Seçim Kurulunun kararlan da tartışmasızdır.

Dolayısıyla, yargı kararlarına saygılı olmak hepimizin görevidir. Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

12 Mart 2008 Çarşamba